DünyaDünya Basını

Mısır, İsrail ve BAE’den sonra sıra Suudilerde: Erdoğan “katil” dediği Selman ile el sıkışacak

Erdoğan’ın Ortadoğu’da uygulamaya koyduğu ‘mezhepçi, İhvan odaklı’ dış politika 2020 yılında havlu attı. 2021 yılı ise Erdoğan dış politikasında ‘U dönüşler’ yılı oldu. Yıllarca 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçlanan  BAE, Mısır ve İsrail ile  masaya oturuldu. Sırada Kaşıkçı cinayetinin azmettiricileri olarak suçlanan Suudi Arabistan yönetimi ve Veliaht Prens Selman var.

Ekonomide yaşanan kriz derinleştikçe dış politikada da köklü değişmler yaşandı.  2021 yılı Türk Dış Politikasında ‘U dönüşler’ yılı oldu. Krize, Türkiye’nin dünyadaki yalnızlığı da eklenince AKP hükumeti, Ortadoğu’da daha düne kadar ‘katil, terör devleti, darbeci, 15 Temmuz’un finansörü’ dediği İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yönetimleri ile bir bir masaya oturdu. Bu görüşmelerin bir kısmı kameralar önünde oldu, bir kısmı kapalı kapılar ardında.

Sırada, AKP iktidarının 2018’den beri gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürmeye azmettirmekle suçladığı Suudi Arabistan yönetimi ve ülkenin fiili lideri Veliaht Prens Muhammed Bin Selman var.

 

Geçtiğimiz günlerde Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) toplantısı çıkışında bir iş adamının sorusunu yanıtlayan Erdoğan, Şubat ayında Suudi Arabistan’a gideceğini açıkladı. Erdoğan, “Şu anda Şubat’ta beni bekliyor. Söz verdi, ben de Şubat ayında Suudi Arabistan’a ziyaretimi yapacağım” dedi.

DARBE, RABİA, İHVAN, ESMA UNUTULDU

AKP yönetimi, Mısır’da 2013 yılının Temmuz ayında Abdülfettah es-Sisi’nin Muhammed Mursi’yi darbeyle devirmesine en sert tepki veren ülkeler arasında yer aldı.

Diplomatik ilişkiler en alt düzeye çekildi. Büyükelçiler karşılıklı olarak çekildi. AKP, Türkiye’nin dört bir yanında ve hatta Avrupa ülkelerinde ‘demokrasi’ mitingleri tertipledi Mısır için.

Erdoğan’ın canlı yayında Müslüman Kardeşler liderlerinden Muhammed el-Bilteci’nin ölen kızı Esma’ya yazdığı veda mektubu okunurken ağlaması uzun süre konuşuldu.

Erdoğan, yıllarca meydanlarda Rabia işareti yaptı. Hatta bu işaret AKP’nin siyasal simgesi haline geldi. Erdoğan, Sisi ile aynı masaya oturmamak için BM toplantısını dahi terk etti.

‘DOSTUM SİSİ’ ÇOK YAKINDA

Ancak 2021 yılına gelindiğinde AKP, Rabia’yı da Esma’yı da İhvan’ı da unuttu. Doğu Akdeniz politikasında Yunan ve Rum ikilisine karşı eli zayıflayan Türkiye, Sisi yönetimine muhtaç hale geldi.

Önce İstanbul’dan yayın yapan İhvan kanallarının sesi kısıldı. Siyasi yayın yapmaları yasaklandıı. Ardından TBMM’de AKP’nin önergesi ile Türkiye-Mısır Parlamentolararası Dostluk Grubu kuruldu.

Mayıs ve Eylül aylarında iki ülke dışişleri heyetleri görüşmeler gerçekleştirdi. Ancak bu kez görüşmelerde bir farklılık öne çıkıyordu. 2013’te eli zayıf olan Sisi yönetimi bu kez Türkiye’yle eli güçlenmiş şekilde masaya oturuyordu. Talep eden, ön şart sunan bu kez Kahire idi; isteklere boyun eğmek zorunda kalan ise Türkiye.

Kahire, Ankara’dan İhvan’ın Türkiye’deki faaliyetlerini tamamen sona erdirmesini; Libya’dan da asker çekmesini isteyecekti.

“15 TEMMUZ’UN FİNANSÖRÜ”

 

AKP dış politikasında yaşanan en keskin dönüşlerden birisi de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerde yaşandı. Yakın zamana kadar BAE yönetimi ve Veliaht Prens Muhammed bin Zayed el Nahyan “Sisi destekçisi, 15 Temmuz’un finansörü,  2017’deki Katar’a başlatılan ambargonun en önemli destekçisi” olmakla suçlandı.

BAE, Libya’da da Türkiye’nin karşısındaydı. Hatta 2020 yılı yaz aylarında Watiya üssündeki Türk birliğini ve Hawk hava savunma sistemini BAE savaş uçakları hedef aldı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, saldırıdan birkaç gün sonra El Cezire’ye “Doğru yer ve zamanda Birleşik Arap Emirlikleri’nden hesabını soracağız” dedi.

İsrail ile ilişkileri normalleştiren BAE, AKP medyasında Filistin davasını satan Müslüman ülke olarak anılmaya başlandı.

SARAY’IN AZİZ MİSAFİRİ

AKP yönetimi, ekonomik sebepler ve Sedat Peker faktörü yüzünden soracağı hesabı unuttu. Erdoğan’ın Saray’ında ağırladığı El Nahyan’a methiyeler düzülmeye başlandı.

 

Erdoğan, 24 Kasım günü BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan’ı Ankara’da sarayında ağırladı. Türk basınında da BAE’nin Türkiye’ye yapacağı 10 milyar dolarlık anlaşmalar yer aldı.

20 Aralık gecesi dolar operasyonun yapıldığı gün BAE’den çuvallar dolusu dolar geldiği iddia edildi. Erdoğan, Şubat ayında Dubai’ye gitmeye hazırlanıyor.

PERES, TBMM’YE HİTAP ETTİ

Erdoğan’ın ikili ilişkilerde en çok ‘U dönüşü’ yaptığı ülkelerin başında ise İsrail geliyor. Neredeyse ilişkiler her 2 yılda bir 180 derece değişiyor.

AKP, 2009 yılına kadar İsrail ile ilişkileri o kadar sıcak tuttu ki 2006 yılında İsrail Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile ilişkileri ‘mükemmel, kusursuz’ olarak tanımladı. AKP, ülkeyi ziyaret eden çok az devlet başkanına verdiği TBMM’ye hitap etme ayrıcalığını 2007 yılında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e verdi. O dönemde İsrail ile Filistin arasında yaşanan birçok sorunda Türkiye arabuluculuk rolü üstlendi.

“BENİM TAVRIM MODERATÖREYDİ”

Ancak 2008 yılında ilişkiler İsrail’in Gazze Operasyonu sonrası bir anda gerilmeye başladı. Erdoğan, 2009 yılı Ocak ayında Davos’ta yapılan zirvede 3 yıl önce TBMM’de konuşma imkanı verdiği Peres’e “Sayın Peres benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin bu kadar çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar yüksek çıkmayacak; bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz! Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum” dedi.

Ancak Erdoğan programdan bir süre sonra “Benim tavrım moderatöre idi” dedi. Türk Büyükelçisi’nin aktörü olduğu alçak koltuk krizinin ardından İsrail, 2010 yılı Mayıs ayı sonunda Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda operasyon yaparak 10 Türk’ü öldürdü.

ERDOĞAN’IN ‘GEMİCİKLERİ’ İSRAİL’LE TİCARETTE

AKP, 2010 yılındaki Mavi Marmara olayından sonra 2011 yılında diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürdü ve İsrail Büyükelçisi’ni sınır dışı etti. İki ülke arasındaki ilişkiler en alt düzeye indirildi. Ancak İstanbul’dan yayın yapan ‘Shalom’ gazetesi bu dönemde Erdoğan’ın oğlu Burak’a ait gemilerin İsrail’le Türkiye arasında mekik dokuğunu yazdı. Bu dönemde iki ülke arasındaki ticaret hacmi de artış gösterdi.

“GÜNÜN BAŞBAKANINA MI SORDUNUZ?”

15 Temmuz öncesi AKP yönetimi İsrail ile yeniden masaya oturdu. İsrail ile 20 milyon dolar tazminat konusunda anlaşıldı. . Anlaşma ile Türkiye, Mavi Marmara için açtığı veya açacağı bütün ulusal ve uluslararası davalardan vazgeçti.

Erdoğan’ın o günlerde anlaşmaya tepki gösterenlere “Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?” dedi.

Bu tartışmalı anlaşmanın ardından iki ülke yeniden karşılıklı olarak büyükelçi atadı.

İKİ YILDA BİR 180 DERECE DÖNÜŞ

Tam da ilişkiler rayına girmiş denilirken 2018 yılında ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesinin ardından Türkiye İsrail’deki büyükelçisini yine çekti ve İsrail Büyükelçisi’ni de sınır dışı etti. İsrail’de buna aynı şekilde karşılık verdi.

2 yıl aradan sonra İsrail’e yeniden zeytin dalı uzatan Erdoğan 2020 Aralık ayında yaptığı açıklamada, “Gönül arzu eder ki İsrail’le münasebetlerimizi daha iyi noktaya taşıyalım. İsrail ile istihbari noktada münasebetlerimiz zaten kesilmiş değil, devam ediyor” dedi.

7 yılda 2 kez İsrail Büyükelçisini sınır dışı eden Erdoğan, Tel Aviv’e geçen yıl Kültür Müşaviri atadı. Erdoğan,  Temmuz ayında da yeni göreve başlayan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u telefonla arayarak tebrik etti.

Erdoğan, son olarak geçtiğimiz günlerde İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı’nı (ARIS) özel uçakla Ankara’ya getirdi. Saray’da ağırlanan hahamlar Erdoğan’ın sağlığı için dua etti.

“SİSİ DESTEKÇİSİ RİYAD”

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, 2013 yılından itibaren bozulmaya başladı. Türkiye, Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi desteklerken, Müslüman Kardeşler Hareketi’ne karşı olan Suudi Arabistan Mursi’yi deviren darbe yönetimine en büyük ekonomik desteği sağladı.

2017 yılı Haziran ayında Suudi Arabistan’da Veliaht Prensliğe Muhammed Bin Selman’ın gelmesi ile birlikte ilişkiler daha da kötüleşti. Türkiye, Suudi Arabistan yönetimi ve kraliyet ailesindeki iç mücadelelerde Muhammed Bin Selman karşıtı bir tutum izledi.

KAŞIKÇI CİNAYETİ DÖNÜM NOKTASI OLDU

En büyük kopuş ise Suudi asıllı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda 2 Ekim 2018’de öldürülmesi sonrası yaşandı.

AKP hükumeti, Kaşıkçı cinayetini Veliaht Prens karşıtı bir kampanyaya dönüştürdü ve uluslararası alanda Veliaht Prens’i sıkıştırmaya çalıştı.

AKP medyası cinayetin azmettiricisi olarak ‘Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı işaret etti. Günlerce Kaşıkçı’nın nasıl vahşice öldürüldüğünü yazdı.

Ancak o dönem Donald Trump yönetiminin Veliaht Prens ve Suudi Arabistan’la ilişkileri bozmak istememesi nedeniyle AKP hükumetinin bu politikası başarısız oldu. AKP’nin Veliaht Prens’i devre dışı bırakma planı suya düştü.

Arjantin’de G-20 Zirvesi Sırasında önünden geçen Erdoğan’la yüz yüze gelmek istemeyen Veliaht Prens Selman’ın bakışları o günleri en güzel şekilde anlatıyordu

2018 yılı Aralık ayı başında Arjantin’deki G-20 Zirvesi’nde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ‘Aile Fotoğrafı’ çekimi sırasında önünden geçen Erdoğan’la göz göze gelmemek için bakışlarını kaçırması iki ülke ilişkilerini özetliyordu.

TÜRK MALLARINA BOYKOT

İlişkiler o kadar gerildi ki 2020 yılı Ekim ayında Suudi Arabistan, Türk mallarına gayrı resmi olarak boykot başlattı.

Boykot, 2021 yılında meyvesini verdi. Suudi Arabistan’ın Türkiye’den ithalatı yıllık bazda 3,2 milyar dolardan 200 milyon dolara kadar düştü.

Benzer Yalanlar

Yorum Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

DAHA FAZLA: Dünya